İnsan aklının sınırlarını zorlayan, esrarı bir türlü çözülememiş Dyatlov Geçidi Vakası 1959 yılının Şubat ayında Sovyetler Birliğinde yaşandı. O tarihlerde haritalarda bir ismi bile olmayan, günümüzde ise dağcılık ekibinin lideri İgor Dyatlov'un soyadının verildiği geçitte bugün bile gizemini korumayı başaran bir felaket yaşandı. Dokuz kişilik dağcılık ekibi akıllarda bir çok soru işareti bırakarak hayatlarını kaybettiler.
Altmış yılı aşkın bir süre önce yaşanan olayın arkasından yapılan adli incelemeler, uzman görüşleri, gezi ekibinin günlükleri ve kameralarına yansıyan kareler felaketin çözümünü daha da karışık hale getiriyor. Gizem perdesini sizlerle beraber kaldırmak istiyorum. Dilerseniz yerli ve yabancı kaynaklardan yaptığım araştırmalar üzerinden çözümleme yapmadan önce herkes tarafından bilinenleri inceleyelim.
Dyatlov Geçidi Felaketine Katılan Gezi Ekibi
Öncelikle Ural Teknik Üniversitesi öğrencilerinden oluşan on kişi ile yola çıkıp sonrasında dokuz kişiye düşen gezi grubu hakkında konuşalım.
Gezi ekibinden hayatını kaybedenleri sayacak olursak;
- Igor Alekseieviç Dyatlov (Doğum Tarihi: 13 Ocak 1936)
- Grup lideri
- Zinaida Alekseevna Kolmogorova (Doğum Tarihi: 12 Ocak 1937)
- Lyudmila Alexandrovna Dubinina (Doğum Tarihi: 12 Mayıs 1938)
- Alexander Sergeieviç Kolevatov (Doğum Tarihi: 16 Kasım 1934)
- Rüstem Viladimiroviç Slobodin (Doğum Tarihi: 11 Ocak 1936)
- Yuri Alexeieviç Krivonişenko (Doğum Tarihi: 7 Şubat 1935)
- Yuri Nikolaieviç Doroşenko (Doğum Tarihi: 29 Ocak 1938)
- Nicolai Viladimiroviç Thibeaux-Brinolles (Doğum Tarihi: 5 Temmuz 1935)Ve ilk gizemimiz ile karşılaşıyoruz, grubun son üyesi
- Semyon Alexandroviç Zolotarev (Doğum Tarihi: (2 Şubat 1921)
- Grubun en yaşlı üyesi,
- İkinci Dünya Savaşı gazisi
- Günlüklerde geçen ifadelere göre ilk başta gruba dahil olması istenmemiş ama geziye izin alınabilmeleri için kabullenilmek zorunda kalmış.
Gezi Nasıl Başladı?
23 Ocak 1959 tarihinde sekizi erkek, ikisi kadın toplam on kişilik dağcılık ekibi 23 yaşındaki İgor Dyatlov'un önderliğinde 1234 metre yüksekliğindeki Otorten Dağında gezi ve dağcılık faaliyetlerinde bulunmak için yola çıktı. Yarı yıl tatilini değerlendirmek isteyen öğrencilerin planına göre yolculuk Sverdlovsk'dan kalkan 43 numaralı trenle başlayacak sonrasında motorlu taşıtlar ve kızaklarla devam edecekti.
O tarihlerde bölgenin detaylı bir haritası henüz çizilmemişti. Grup izleyecekleri rota hakkında jeologlardan ve pilotlardan bilgi almış, rotayı belirlemişti. Ancak bağlı bulundukları dağcılık kulübüne ne bir kroki ne de bir not bırakmışlardı. Dahası rotanın net olmamasının yarattığı endişe günlüklere de yansımıştı.
Acaba bu tırmanış sırasında bizi neler bekliyor? Yeni bir şey yaşayacak mıyız?
Grup Günlüğü - 23 Ocak 1959
Ekip tren seyahatinden sonra yaşanan ufak tefek aksilikler dışında planlarına sağdık kalarak yoluna devam etti. Birkaç gündür hastalanan Yuri Yudin 28 Ocak tarihinde yürüyüşe devam edemeyeceğini anlayıp geri dönerken kalan dokuz kişi kar altındaki doğada yollarına devam etti. Artık şehir ve kasaba hayatı bitmişti ve ilk defa bu geceyi vahşi doğanın ortasında kurmuş oldukları çadırlarında geçirdiler.
Tanrı'ya bir soru sorma şansım olsaydı o gece arkadaşlarıma ne olduğunu sorardım. Sağlık sebepleri nedeni ile ayrılmakta olan Yuri Yudin, yıllar sonra verdiği röportajda
Yürüyüşe devam eden ekip üyeleri 1 Şubat 1959 tarihinde bölge yerlileri Mansiler'in dilinde “Ölüm Dağı” olarak adlandırılan bölgeye ulaştılar.
Buraya kadar tüm günlükler ve çekilen fotoğraflar, günlüklerden birisine düşülmüş olan “Denedim ama başaramadım.” notu ve Mansilerden bahsedilmesi dışında klasik bir gezi ekibinin yaşayabileceği sıradan olaylar ve Sovyet kasabalarındaki yaşam hakkındaki izlenimleri anlatıyordu.
Dyatlov Geçidi Felaketi Ne Zaman Yaşandı?
Grup günlüğüne 1 Şubat 1959 tarihinde konaklamak için çadır kuruldıuğu not alındıktan sonra herhangi bir not düşülmemişti. Anlaşılana göre yaşanan felaket 1 Şubat’ı 2 Şubata bağlayan gece, öngörülemeyecek şekilde ortaya çıkmıştı.
Ekibin planlarına göre 2 haftalık gezi tamamlanınca dağcılık kulübüne telgraf çekilecekti. Ekip lideri İgor Dyatlov ya da başka bir üye tarafından telgraf çekilmemesi ilk başlarda sporcuların yakınlarında ve kulüpte heyecan yaratmamıştı. Benzer gezilerde birkaç günlük gecikmeler daha önceden de yaşanmıştı.
Arama Kurtarma Eylemleri Başlıyor
20 Şubat tarihinde ortada bir sorun olduğu düşünülmeye başlandı, –30 C sıcaklıkta beş farklı ekip tarafından arama kurtarma çalışmaları başlatıldı. Gezi ekibinin arkalarında gezi sırasında takip edecekleri güzergahı belirten bir not, kroki ya da harita bırakmamış olması işleri zorlaştırıyordu.
Sivil ve askeri arama ekipleri karadan ve havadan bölgeyi taramaya başladı. Havadan tarama yapan ekipler bölgenin dışında karların arasında çadıra benzeyen bir görüntü tespit etti ve ekipler buraya doğru yönlendirildi.
Ekibin Çadırından Geriye Kalanlar |
Arama Kurtarma Ekibi Olay Yerine Varınca Ne Buldu?
26 Şubat tarihinde arama ekipleri Kholat Shayl Dağının zirvesinden birkaç yüz metre aşağıda, 1079 metre rakımda, yamaç üzerinde gruba ait kamp çadırına ve ekip üyelerinin kişisel eşyalarına ulaştıklarında birşeylerin ters gittiğini düşündüren ve akıllarda halen soru işaretleri bırakan görüntüler ile karşılaştı.
Ekip üyelerinin çantaları, kıyafetleri, botları çadırın içerisinde ve etrafında saçılmış haldeydi. Çadır kapısı kapalı ancak iki yandan kesilmiş haldeydi. Gezi ekibinin üyeleri kayıptı, botlarını bile arkada bırakıp kaçmışlardı. Üstelik çadır kurdukları alan yakınındaki ormanlık bölgeye çadırlarını kurmuş olsalar kötü hava şartlarından daha iyi korunabilecek iken konaklamak için etrafı açık bir arazinin ortasını seçmişlerdi.
Çadırın yakınlarında bulunan iyi korunmuş çıplak ayak izleri aşağıya doğru gidiyordu. Çadırın yakınlarında herhangi bir boğuşma, mücadele ya da yabancı kişilere ait ayak izi tespit edilemedi. Ayak izleri takip edilince çadırdan 500 metre uzakta bulunan sedir ağacın altında, sönmüş bir kamp ateşi ve Yuri Doroshenko ile Yuri Krivonischenko’ya ait çıplak cesetler bulundu.
Ekibe Ait Cesetler |
Sedir Ağacı |
Üzerlerinde iç çamaşırları dışında mevcut hava şartlarında hayatta kalmaları için ihtiyaç duyacakları ceket, pantolon, kazak ve benzeri hiçbir kıyafetleri yoktu.
Sedir ağacının üzerinde ise birinin tırmanmış olduğunu düşündüren izler vardı, birileri o ağaç üzerinde yaklaşık 5 metre tırmanmıştı. Bu noktadan sonrasında ise herhangi bir ayak izi tespit edilemiyordu. Muhtemelen paradoksal soyunma ortaya çıkmıştı.
Bulunan beş cesete ait otopsi raporlarında ilk bulunan iki ceset üzerindeki ateş yanıkları dışında ölüm sebebinin soğuk maruziyetine bağlı olduğundan bahsediliyordu ki ilk iki cesedin bulunduğu yerin yakınında sönmüş bir kamp ateşi vardı. Soğuktan hissizleşmeleri nedeniyle ya da öldükten sonra ateşin üzerine ya da yakınına düşmeleri nedeni bu yanıkların açıklanması mümkün görünüyordu.
Dokuz cesetin tamamına ulaşmak ise yaklaşık iki ay sürecekti.
4 Mayıs tarihinde karların erimesi ile çadırdan 1500 metre uzaktaki dere yatağında grubun geri kalan dört üyesine ait cesetlere ulaşıldı. Artık grubun tamamına ne olduğu biliniyordu.
Bu dört cesete ait otopsi raporlarında ise ilk raporlardan çok farklı durumlar söz konusuydu. Bu cesetlerde kafa travması ve kaburga kırıkları olduğu, bir cesedin dilinin ve kafa dersinin kayıp olduğu belirtiliyordu. Ancak kayıp dil için kesilme, koparılma ya da vahşi hayvanlar tarafından zarar verilmesi gibi bir sebep ne yazık ki belirtilmiyordu. Cesedin midesinde kan olduğu düşünülen kırmızımsı madde nedeni ile olayla ilgilenen pek çok araştırmacı dilin halen hayatta iken koptuğunu düşünmektedir.
Adli tıp uzmanı, bütün travmaların kişiler hayatta iken olduğunu ve bu tarz bir yaralanmanın ancak darp, patlama ya da trafik kazası gibi güçlü bir travma ile oluşabileceğini düşündüğünü not almıştı.
Dyatlov Olayı Hakkındaki İddialar ve Varsayımlara Gelecek Olursak
Dyatlov Olayının araştırılması, ölümlerin sebebinin “Ekibin üstesinden gelemediği bilinmeyen ve zorlayıcı bir güç” olarak belirtilerek kapatıldı. Tatmin edici olmayan ve kesin bir sebebe bağlanamadan kapatılan bu olay halk ve araştırmacılar arasında uzaylılardan nükleer silahlara ve hatta kar adamı Yeti’ye kadar bir çok farklı iddia ve varsayıma yol açtı.
Bakın, iddialar ve varsayımlar diyorum çünkü elimde resmi bir belge yok. Sizlerde varsa yorumlarda benimle paylaşmaktan çekinmeyin.
Adli Çalışmalar Çadırın İçten kesildiğini Gösteriyordu |
Peki bunu yapmaları için ne yaşamış olmalılardı?
Mansiler
İlk başta yerli halk olan Mansilerin kendileri için kutsal sayılan bu dağa gelen yabancılardan rahatsız oldukları ve onları öldürdükleri düşünüldü. Ancak olayın gerçekleştiği bölgede ekip üyelerinin bıraktığı izler dışında bir iz olmaması ve ekip günlüklerinde herhangi bir Mansi temasından bahsedilmemesi nedeni ile bu varsayımdan uzaklaşıldı. KGB tarafından yapılan araştırmalar da olası Mansi temasını dışlatıyordu.
Gulag Kamplarından Kaçan Mahkumlar
Ekibin bölge yakınlarında yer alan gulag çalışma kampından kaçan mahkumlar tarafından saldırıya uğramış olma ihtimalleri ise hem eşyalarının çadırda bırakılmış olması hem de zaten zorlu kış şartlarının yılın her mevsiminde hüküm sürdüğü bu coğrafyada firar etmenin hatta firar etmişlerse bile hayatta kalmalarının imkansız olması nedeni ile pek olası gözükmüyor. Yapılan çalışmalarda da olayın yaşandığı dönemde kamptan firar eden mahkum saptanmadı.
Uzaylılar
Bölgede 1 Şubat 1959 tarihinden önce ve sonra gökyüzünde olağan dışı ışık saçan cisimler gördüklerine dair bölge yerlileri ve araştırma yapan bilim insanlarından şahitler mevcut. Geceleri görülen kırmızı – turuncu renkli küreler ve bunların UFOLara ait olmaları ve ölümlerden de uzaylıların sorumlu olmalarını, Dünyanın gelişmiş yaşam formları tarafından ziyaret edildiğine dair kanıt olmadığı için dışlayabiliriz.
Eğer bu konuda benimle aynı fikirde değilseniz uzaylılar tarafından insanlara zarar verilmiş olan başka bir örnek sunmanızı rica ederim.
Kar Adamı Yeti
Kar Adamı Yeti ve benzeri varsayımlar için de elimizde delil yok. İnternette gezi ekibinin fotoğraf makinelerinde bulunduğu söylenen yaratığın fotoğrafı ise sahte.
Yeti'ye Ait Olduğu İddia edilen Fotoğraf |
Kendinizi ekibin yerine koyun, Yetiyi gördüğünüzde bunu günlüğünüze not almaz mıydınız? Ya da dağcılar Yeti tarafından öldürülmüş olsaydı hayatlarını kaybeden dağcıların bedenlerinde ve çadırın etrafında bu yaratığa ait izler olmaz mıydı? Yeti varsayımı da olası gözükmüyor.
Radyasyon
Hayatını kaybetmiş olan ekip üyelerinin kıyafetleri üzerinde yapılan dozimetrik araştırmalarda radyoaktivite tespit edilmesi olayların çok farklı noktalara taşınmasına yol açtı.
Ekip üyelerinden Kolevatov daha önce bir nükleer tesiste çalışmıştı. Ural Dağlarındaki çalışmış olduğu nükleer tesiste olaydan 2 yıl önce, Sovyetlerin 20 yıl gizlemeyi başarabildiği Kiştim Nükleer Felaketi yaşanmıştı.
Krivonischenko ise bir plütonyum üretim tesisinde çalışmıştı. Bunlar göz önüne alındığında Krivonischenko ve Kolevatov’un kıyafetlerine gezi öncesinde ya da Ural Dağlarında yaşanan bu kirlenmeden dolayı gezi sırasında da radyoaktif materyal bulaşmış olabilir.
Üstelik bölgede bir nükleer patlama ya da silah kullanılmış olsa bunun izlerini sadece birkaç dağcının kırık kaburgaları olarak izlemez, olay yerinin fotoğraflarında bitki örtüsünün de zarar görmüş olduğunu tespit edebilirdik. Nükleer silah da olası gözükmüyor.
KGB
KGB tarafından ekibin görmemeleri gereken bir şeyler gördükleri nedeni ile öldürülmeleri varsayımı ise ekibin cesetlerinin çadırın içine yerleştirilmesi ve olayın karbonmonoksit zehirlenmesine bağlı olduğunun söylenmesi gibi daha kolay örtbas metotlarına başvurulabileceği ve kaçan ekip üyelerinin ağaçlara tırmanması, ateş yakması da göz önüne alınırsa pek olası durmuyor. Üstelik nüfusları yaklaşık 10000 kişi olan Mansilerin yaşadığı bir bölgede KGB’nin gizli bir iş çevirme ihtimali de çok mantıklı durmuyor.
Mantarlar
Bölgede bulunan ve yerli Mansi halkı tarafından da tüketilen amanita cinsi zehirli bir mantar mevcut. Eğer uygun şartlarda hazırlanmaz ise zehirleme ve halusinasyon gösterme etkilerine sahip bu mantardan tüketmiş olma ihtimalleri ise kamp çadırında ve gıdaları sakladıkları yerlerde mantar izine rastlanmamış olması nedeni ile çok olası durmuyor.
Ayrıca metanol zehirlenmesi üzerine olan varsayımları da görme kaybı, halsizlik, bilinç kaybı ve koma gibi metanol zehirlenmesinin bulguları dışlıyor. Eğer metanol zehirlenmesi yaşamış olsalardı çadırı terk etmeleri, sonrasında ise geri dönmeye çalışmaları pek olası durmuyor. Hem metanol zehirlenmesinden dolayı neden 1500 metre uzağa kaçmak zorunda hissetsinler ki?
Dyatlov Geçidi Sonuç
Benim olduğuna inandığım ve yaşanılmış olmasını mümkün gördüğüm iki teorim var; ikisi de doğanın haşmeti ve dehşeti ile alakalı.
Bunlardan birincisi soba ile ilgili yaşanan bir problemden dolayı çadırın içini duman kaplaması ve panikle çadırda yangın çıktığını düşünmüş olmaları.
İkincisi ve benim en çok inandığım varsayım ise ufak bir kar kayması ya da rüzgarın zihinlerini bulandırıcı infrasound oluşturması ihtimali. Ekip çığ düştüğünü zannederek ellerindeki bıçak ile çadırlarını iki farklı noktadan keserek kaçmaya çalıştılar.
Her ne yaşandı ise kendilerine geldiklerinde çığ olmadığını ya da çadırda yangın çıkmadığını fark edip çadıra ulaşmak istediler, donmamak için ateş yakmaya çalıştılar, bir kısmı ateşin başında, bir kısmı ise çadıra ulaşmak isterken soğuktan hayatlarını kaybettiler.
|
Yorumlar
Yorum Gönder